Açık Bilim.Türkiye

Bilimin Ayıplama Kültürünü Değiştirme Çağrısı [Çev.]

Yazar: Uluğhan Ergin

Medyanın yeni biçimleri, camiamız içerisindeki araştırmalara tepki göstermemizi ve yorum yapmamızı gitgide kolaylaştırıyor. Her ne kadar serbestçe yapılan yorumlar ve eleştiriler genellikle bir tartışmanın veya araştırmanın gelişimini iyi yönde etkilese de bu yorum ve eleştiriler aynı zamanda süreci rayından çıkarabilir, hatta belki de tehdit edebilir. Yeni medyanın yalnızca bilimimiz üzerinde değil, bilim insanlarımızın da üzerindeki etkisi hakkında düşüncelerini dile getirmesi adına misafir köşe yazarı, eski APS (Psikolojik Bilimler Derneği / Association for Psychological Science) başkanı Susan Fiske’i davet ettim. En önemlisi, Fiske’in köşe yazısı hiçbir şekilde açık bilime bir saldırı niyeti taşımamakta, bu yazı daha ziyade psikoloji araştırmacılarının sosyal medyayı yıkıcı şekillerde kullanmaktan muaf olmadıklarını gösteren yerinde bir hatırlatmadır.

APS (PBD) Başkanı – Susan Goldin Meadow


Bu makalenin vakitsiz yayımlanan eski bir taslağı[^1], internet üzerinde alevli bir tartışmaya yol açtı. “Meslektaşların geri bildirimi, çalışmayı geliştirir” ruhuyla, bu düzenleme daha yapıcı olan tepkilerin bazılarını yansıtıyor. Daha az yapıcı olan tepkiler yalnızca benim anlatmaya çalıştığım noktayı örneklendiriyorlar ve burada kabul görmüyorlar. Bu makaleye paralel bir gelişme de buradan tıklayarak erişebileceğiniz, insanların endişelerini ifade edebilmek için imzalayabilecekleri bağımsız bir çevrimiçi açıklamadır: “Psikolojide açık, eleştirel, medeni ve kucaklayıcı müzakereyi destekleme”. Bilimimizin karşılıklı saygı çerçevesinde tartışılmasına destek verenlere teşekkür ederim.

Eski APS (PBD) Başkanı – Susan T. Fiske


Alanımız her zaman akran eleştirilerini teşvik etmiş, hatta bu eleştirilere ihtiyaç duymuştur. Fakat yeni medya (örn. Bloglar, Twitter, Facebook) düzenlenmemiş, filtrelenmemiş belli miktarda iftiraları da teşvik edebilmektedir. En abartılı örneklerde kişiler, araştırma programlarını, kariyerlerini ve kişisel bütünlüklerini saldırı altında buluyorlar. Birkaç nadir ama ürpertici durumda kendisini veri polisi tayin eden kişiler, bu tür kişisel gaddarlık güden eleştirileri kasıtlı olarak o kadar acımasız sıklıklarda yapıyorlar ki bu eleştiriler tıpkı bir internet sayfasının yüklü miktarda erişimle çökmesine sebep olan hizmeti engelleme saldırılarına benziyor.

Çökmekte olan tek şey insanlar. Bazı ölçüsüz ve ayarsız saldırılar, bu zehirleyici davranışlarda bulunan kişiler hiçbir sorumluluk almaksızın, hedef alınan kişilerin kariyerlerine ve iyi oluşlarına çok taraflı zarar vermektedir. Yüklü miktardaki talepler ve eş zamanlı yapılan birkaç eleştiri, her araştırmacıyı bunaltabilir. Birden fazla araştırmacı, aylar boyunca her hafta farklı veri setlerinin kendilerinden talep edildiğini bildirmiş ve bu, bir dönem veya daha uzun bir süre zarfında araştırma için ayırdıkları tüm zamanı tüketmiştir. Diğer birkaç araştırmacı, anlamlılık standartlarını etkilemeden virgülden sonraki iki değeri yuvarlayarak p değerlerini “düzelten”, otomatik anonim e-posta oluşturan algoritmalardan söz etmiştir. Araştırma için ayrılan sureyi lüzumsuz ve aşırı denebilecek taleplere ayırmak da bir tür taciz sayılabilir.

Başka durumlarda, internet üzerinden yapılan eleştirilerin seviyesi, muhtemelen yüz yüzeyken meydana gelmeyecek uygunsuz yorumları kapsayabilmektedir. Birisi, rahmetli babamın (kendisi bir yöntem bilimcidir) benden utanacağını yazmış. Kimisi de bu savunmayı nezaket niyetiyle yazdığımı yalanladı. Benzer şekilde, bazı hedef alınan kişiler, sözde sahtekarlıklarını, yetersizliklerini ve çıkarcı davranışlarını konu alan aleni iddiaları bana bildirdiler. Kişisel hakaretler bilimsel müzakere değildir. Doğrusu, bir başka bilim insanının niyetleri konusundaki dayanaksız görüşler, saygı çerçevesinde gerçekleşen herhangi bir akran değerlendirmesi biçiminde bulunamaz.

Her kariyer basamağından meslektaşlarımız, düpedüz düşman zulmü olarak gördükleri bu eleştirilerden ötürü alandan ayrıldıklarını açıkladılar. Akademiden vazgeçen lisansüstü öğrencilerden, kadro için başvurmaya korkan öğretim üyelerine, laboratuvarlarını nasıl koruyacaklarını düşünen kariyerinin ortasındaki insanlardan, erken emekliye ayrılan kıdemli öğretim üyelerine hepsinin yöntemsel göz korkutma atmosferinden ötürü bu durumda olduklarını duydum. Mağdur olduğu öne sürülen bu kişilerin isimlerini vermiyorum, çünkü buradaki düzinelerce kişi istisnasız bana; kendilerine misilleme yapılmasından korktukları için toplum içinde ifşa olmaktan endişelendiklerini söylediler.

Aynı zamanda zorba olduğu iddia edilenlerin de ismini vermiyorum çünkü ender fakat haince yapılan kişisel lekeleme taktikleri, halihazırda alanımıza zarar vermekte ve çoğunluğu temsil etmemektedir. Daha ziyade burada bilimsel yöntem üzerinde alışılmadık büyüklükte ve ürpertici bir etkiye sahip, tehlikeli bir azınlık yönelimini tarif ediyorum. Ben birincil hedef değilim ama amacım bu konuyu topluma açmaktan korkanların sesi olmaktır.

Şüphesiz delile dayalı çürütmeleriyle ve yayın denetimiyle beraber tarz, içerik ve geçerlik için akran değerlendirmesine tabi tutulan ‘editöre mektuplarıyla’, yapıcı eleştirmenler de bir rol sahibidir. Bazı ölçülü sosyal medya grupları, uygun olduklarına emin olmak için bireysel gönderileri takip etmektedir. Tabii ki, eleştirmenler yazara kişisel bir ileti yazmayı seçerse bu onları ilgilendirir. Eğer orijinal veriyi talep ederlerse, bilimsel ilkeler, bu verilerin mantıklı kısıtlamalar dahilinde paylaşılmasını gerektirir. Tüm bu bahsi geçen durumlar amaca hizmet etmektedir.

Dahası, APS (PBÖ) şeffaflık, çalışmaların tekrar edilmesi, güç analizi, etki büyüklüğünün raporlanması ve veri erişimi gibi güçlü yöntemlerin teşvik edilmesine liderlik etmektedir. APS (PBÖ), uzman görüş birliği ve belirgin düzenleme politikaları aracılığıyla yenilikler getirdiğinden bu yöntemlerin hepsi alanımızı kuvvetlendirir. Kişilerin araştırmaları, izlenmekte olan kanallar yoluyla, çoğunlukla gizli olarak bir geliştirme fırsatıyla (akran değerlendirmesi) veya en azından denetimli fikir alışverişleriyle (özenle düşünülmüş yorumlar ve delillere dayalı çürütmelerle) değerlendirilmektedir. Bu kanallar devamlı eğitim, açık tartışma ve kalite kontrolü vaat etmektedir. Bu yapıcı girişimler, çoğunluğun iyiliğine hizmet eden ve bireysel araştırmacıya saygı duyan birçok gönüllü yeteneği cezbetmektedir.

Fakat bazı eleştirmenler, çoğu kez hedef alınan kişinin sahtekarlığına ve diğer doğruluğu kontrol edilmemiş varsayımlara dayanan imalara işaret ederek, kamusal aşağılama ve suçlamaya kalkışmaktadırlar. Hedeflenen kişiler çoğunlukla muhalif görüşleri, mesleki şöhretleri veya kariyer evresindeki savunmasızlıkları gibi bilimden alakasız sebeplerden seçilmektedirler.

Az ama belirgin yıkıcı eleştiriler, yapıcı akran eleştirisini körelttikleri için düşünce iletiminin etik kurallarını yok saymaktadırlar: Yalnızca çalışmaya değil kişiye de saldırmaktadırlar, kontrol kanalı olmaksızın açıktan saldırmaktadırlar, söylenenlere göre kendilerinden talep edilmeyen saldırılarını görev süresi inceleme komitelerine ve halka hitap eden sponsorlara yöneltmektedirler; saldırılarında hedeflenen kişilerin aile üyelerini ve danışmanlarını da töhmet altında bırakmaktadırlar. Çoğu kendinden menkul eleştirmenler etik dışı davranmazlarken bazıları diğerlerinden daha fazla bunu yapmaktadır. Umuyorum ki tüm bu eleştiriler insanlara zarar vermeyi değil alanı geliştirmeyi amaçlasınlar. Fakat gerçek şu ki bazı uygunsuz eleştiriler insanlara zarar vermektedir. Bu tip eleştiriler, yaşamları yok etmeden bilime hizmet eden ölçülü akran eleştirilerinden çok uzaktır.

Açık ve net söylüyorum: Bu makale, bu tip akran değerlendirmelerini, dolayısıyla da yeni açık bilim girişimlerini eleştirmeyi hedeflememektedir.

En nihayetinde, bilim bir camiadır ve biz bu camiada birlikteyiz. Bilimsel standartlara, etik kurallara ve karşılıklı saygıya uyma konusunda mutabıkız. Güveniriz, fakat doğrularız ve bu süreçte bilim gelişir. Psikoloji bilimi iş birliğiyle olduğu kadar, saygı çerçevesinde yapıcı eleştirilerde bulunan karşıt görüşteki aleyhtarlara karşılık vererek başarı elde etmiştir. Buradaki anahtar kelime “yapıcı”dır.

Observer’ın gelecek sayılarında, bilimsel söylemin geleceğine ilişkin görüşlerini, vizyonlarını ve endişelerini paylaşan psikoloji araştırmacılarını takip edin[^2].

-


1 Susan T. Fiske, A call to change science’s culture of shaming, Observer, 29(9), 5-6, 2016, Association for Psychological Science, translated with permission. APS is not responsible for the accuracy of this translation.

APS (Psikoloji Bilimi Örgütü) Bu çevirinin doğruluğundan sorumlu değildir.

2 Andrew Gelman’ın “Burada olan şey rüzgârın yön değiştirmesi” başlıklı yazısı, bu makaleye yönelik bir karşılıktır. Yazının çevirisine buradan ulaşabilirsiniz.