Açık Bilim.Türkiye

Yayın Etiği ve Bilimsel Suistimal

Yazar: Berfin Acar

Bu yazıda özellikle son yıllarda oldukça sık duymaya başladığımız ve bilim insanlarına, bahsi geçen alana, söz konusu çalışmanın bulgularının etkileyebileceği insanlara ciddi zararlar verebilecek bir konuyu tartışacağız. Bilimsel bir çalışmayla karşılaştığımız ve bunu dikkate aldığımızda, çalışmanın belli ilkelere bağlı olarak yürütüldüğünü ve bulgularının güvenilir olduğunu varsaymak isteriz. Fakat bilimsel bir çalışmayı planlarken, yürütürken ya da yayın sürecinde tercih edilen kimi uygulamalar söz konusu çalışmanın ve hatta alanın güvenilirliğini, yazarlarının kariyer ve itibarlarını tehlikeye atabiliyor. Aynı zamanda bu araştırma için ayrılan kaynaklar da boşa harcanmış oluyor (ALLEA, 2017). Üstelik, gerçek olmayan bulguları baz alarak farklı çalışmalar yapan araştırmacıların da zamanları ve kaynakları boşa gittiği gibi, alandaki literatür de yanlış bilgilerle doluyor. Bilimsel suistimal, yanlış ya da çarpıtılmış bulguların etkilediği insanlara da zarar verebiliyor. Peki, nedir bu bilimsel suistimal?

Bilimsel suistimali genel hatlarıyla “araştırmada kullanılan etik dışı uygulamalar” olarak tanımlayabiliriz. Peki, bir çalışmadaki her sorun bilimsel suistimal sayılabilir mi? Elbette ki hayır. Bilimsel suistimal dediğimiz şeyin hangi uygulamaları içerip hangilerini içermediği farklı tanımlara göre değişiyor. Örneğin; bir tanıma göre, bilimsel suistimal yalnızca veri uydurma, veriyi çarpıtma/manipüle etme ve intihali kapsarken (ORI, 2011), başka bir tanıma göre, bölerek yayımlama, yinelenen yayın, yayıma katkıda bulunan yazarların olması gerektiği gibi tanınmaması ve çıkar çatışması gibi konuları da kapsıyor (Nylenna & Simonsen, 2006). Şimdi bunların hepsinden ve daha sonra bilimsel suistimal kapsamına nelerin girmediğinden de detaylıca bahsedeceğiz.

Veri uydurma (Data Fabrication): Adından da anlaşılacağı üzere bir araştırmanın verilerini ya da sonuçlarını uydurmaktır ve bilimsel suistimalin en ciddi formlarından biridir (Elsevier, 2017, p. 13). Uydurulan veriler ya da sonuçlar, örneğin, bilgisayar başında üretilir ve gerçekmiş gibi rapor edilir.

Çarpıtma (Data Falsification): Çarpıtma, doğrudan uydurmaktan farklı olarak var olan verileri ya da sonuçları geçerli bir sebep olmaksızın değiştirmektir ve en ağır ihlallerden biri olarak kabul edilir (Elsevier, 2017, p. 13). Bu ihlalde motivasyon, çoğunlukla, materyalleri ya da toplanan veriyi araştırmacının hipotezlerini destekleyecek hale getirmektir. Bu amaçla veriler değiştirilebildiği gibi, istenmeyen sonuçlar doğuran verilerin analizden çıkarıldığı da görülebilir.

İntihal (Plagiarism): Bir başkasının fikirlerini orijinal bir fikirmiş gibi sunmak ya da bu fikirlerden söz ederken kaynağına uygun bir şekilde atıfta bulunmamak da bilimsel suistimal kapsamına girer (ORI, 2011). Veri uydurma ve çarpıtma gibi, intihal de bilimsel etiğin oldukça ciddi bir ihlalidir.

Bilimsel suistimalin her tanımı yukarıda bahsettiğimiz üç sorunu mutlaka içerir. Fakat bazı kaynaklar bunların dışında çıkar çatışması (conflict of interest), yinelenen yayın (duplicate publication), bölerek yayımlama (salami slicing), yazarların tanınmasında etik olmayan uygulamalar (authorship disputes) gibi farklı konuları da bilimsel suistimal kapsamına dahil etmektedir (Nylenna, & Simonsen, 2006). Bunlar da veri uydurma, çarpıtma ve intihal gibi tartışılmaya değer ciddi sorunlardır.

Çıkar çatışması (Conflict of interest): Araştırmacının çalışmanın sonucuna dair nesnelliğini tehlikeye düşüren bir çıkarı varsa buna çıkar çatışması denir (Elsevier, 2017, p. 7). Bu çıkarın ilgili yayında mutlaka belirtilmesi gerekir (Elsevier, 2017, p. 7). Çıkar çatışması durumunun mevcudiyeti bazen yalnızca bir ihtimal olabilir, ama yine de bu durum açıkça ifade edilmelidir.

Yinelenen yayın (Duplicate publication): Daha önce başka bir yerde yayımlanmış bir makaleyi tekrar yayımlamak “yinelenen yayın” olarak adlandırılır ve bu, yayın etiğinin bir ihlalidir. İki yayın birebir aynı olmasa da, özünde aynı hipotezleri ya da veriyi içeriyorsa bu yineleme sayılır. Bir makaleyi farklı dergilerde basılması umudu ile aynı anda birden çok yere göndermek de (simultaneous submissions) etik dışı bir uygulamadır. Makale bir dergiye gönderilip, öncelikli olarak o dergiden gelecek cevap beklenmelidir. Sonucun olumsuz olması durumunda elbette ki makale başka bir dergiye gönderilebilir. Yinelenen yayın ve makaleyi farklı dergilere eş zamanlı göndermenin etik dışı kabul edilmesinin sebebi, bir hipotezi destekleyen birden fazla araştırma varmış algısını yaratmasıdır. Bu da araştırmanın sonuçlarını olduğundan daha güvenilir gösterebilir.

Bölerek yayımlama (Salami slicing): Büyük bir çalışmanın farklı parçalara bölünerek yayımlanmasını ifade eder. Araştırmacılar bazen bir çalışmanın fazla uzun olduğunu düşündüklerinde bu yolu tercih edebilirler; fakat bu uygulama, çalışmanın bir bütün olarak değerlendirilmesini engeller (Luther, 2008). Bazı durumlarda bu bir sorun olmayabilir; fakat yine de editörle konuşulması gerekir. Özellikle aynı verinin kullanıldığı farklı yayınlarda yinelenen yayın ile benzer bir soruna yol açarak okuyucuyu yanıltabilir. Okuyucu aynı konuyu destekleyen birden fazla veri seti olduğunu düşünebilir (Elsevier, 2017, p. 16). Üstelik, bu durum, araştırmacının yayın sayısını arttırarak, araştırmacıya haksız bir avantaj sağlayabilir.

Yazarlık hakkı ile ilgili etik dışı uygulamalar (Authorship disputes): Bir çalışmanın yazarlarının doğru ve gerçekçi bir şekilde belirtilmesi, bu çalışmadan kimin sorumlu olduğunu anlamamız açısından önemlidir. Bir makalede yazar olarak adı geçecek kişilere karar verilirken göz önünde bulundurulan çeşitli durumlar vardır. Örneğin, bu kişilerin araştırmanın deseni, veri toplanması ve analiz edilmesi gibi süreçlerde, aynı zamanda makalenin bir araya getirilip içeriğinin değerlendirilmesinde yeterli katkısının olması gerekmektedir (ICMJE, t.y.). Bunların dışında makalenin son haline onay vermiş ve makalenin tamamı için sorumluluk kabul etmeye rıza göstermiş olmalıdır (ICMJE, t.y.). Bu koşulların hepsini yerine getirmeyen (yazar olmayan) ama çalışmaya katkısı olan kişiler de tanınmalı ve katkıları belirtilmelidir. Yazarlık haklarının adil bir şekilde dağıtılmaması, isim sıralamasının gerekçesiz değiştirilmesi, yazarlık hakkı olmayan kişilere yazarlık verilmesi gibi uygulamalar etik dışı kabul edilir. Bu konuda kullanılan kimi terimler de vardır. Bunların başlıcaları; hayali yazarlık (ghost authorship), hediye yazarlık (gift authorship) ve onursal yazarlıktır (guest authorship).

Hayali yazarlık: Makaleyi yazan ya da yazımına katkıda bulunan ama yazarlığı belirtilmeyen kişilere denir. Hayali yazarlık (ghostwriting) terimi özellikle makaleyi yazması için para ödenen insanlar için kullanılır (COPE, 2003).

Hediye yazarlık: Bu tip yazarlık, araştırmaya ya da makalenin yazım sürecine katkısı olmayan (ya da yeteri kadar katkısı olmayan) kişilerin de yazar olarak listelenmesine denir (COPE, 2003). Adından da anlaşılacağı üzere, hediye yazarlık, bazen bu kişilere iyilik yapma amacıyla verilebilir.

Onursal yazarlık: Genelde alanda tanınan bir araştırmacının isminin dahil edilmesi ile ortaya çıkan bu uygulamanın makalenin basılma şansını arttıracağı düşünülür (Elsevier, 2017, p. 6). Fakat bahsi geçen bu kişinin araştırma ya da yazım sürecine bir katkısı olmadığı gibi (ya da yeterli katkısı olmadığı gibi), bazı durumlarda isminin dahil edildiğinden haberi bile olmayabilir ve bu ciddi bir ihlaldir.

Tüm bunların yanında, bilimsel suistimal kapsamına nelerin girmediğinden de bahsetmekte fayda var. Her ne kadar, sıkça konuşulansakıncalı araştırma uygulamaları (questionable research practices) sorunlara yol açsa da, bu uygulamalar bilimsel suistimal olarak değerlendirilmiyor. Bunun yanında örneğin; araştırma verilerinin toplanmasında, kodlanmasında, analizinde ya da yorumlanmasında yapılan istemsiz hatalar (honest error) da bilimsel suistimal kapsamına girmiyor.

Bir makalede bilimsel suistimal tespit edildiğinde ne yapılacağı, yapılan ihlalin ciddiyetine göre değişiyor. Örneğin, veri uydurma ve çarpıtma genelde en ciddi ihlaller olarak görülüyor. Aynı zamanda, bu ihlaller yapılırken araştırmacının niyetinin ne olduğu da (intentionality) olayın değerlendirilmesinde önemli olabiliyor. Farkında olmadan yapılan hatalar, kasti bir şekilde yapılan hatalardan (örn.veri uydurmak vb.) ayrı tutuluyor. Bilimsel suistimalden suçlu bulunan araştırmacılara verilen kaynaklar kesilebiliyor, bu araştırmacılar çalışmalarını uzun süre gözetim altında gerçekleştirmek zorunda kalabiliyorlar ve hatta kimi zaman, bilimsel suistimalden suçlu bulunan araştırmacılar işlerini kaybedebiliyorlar (APA, 2008). Ve tabii ki, söz konusu makaleyi geri çekmek durumunda kalıyorlar.

Bir makalenin hangi koşullar altında geri çekilmesi gerektiği konusunda Yayın Etiği Komitesi’nin (Committee on Publication Ethics) hazırladığı bazı kriterler var. Makalenin sonuçlarının güvenilir olmadığına dair yeterli kanıt bulunması, makalede intihale rastlanması, makalenin daha önce başka bir yerde yayınlandığının tespit edilmesi, telif haklarının ihlali, makalede geçen araştırmanın etik dışı koşullarda yapılmış olması, geçtiği akran değerlendirmesinin objektif olmadığının saptanması veya önemli bir çıkar çatışmasının belirtilmemiş olması bu kriterlerden bazılarıdır (COPE, t.y.).

Burada netleştirilmesi gereken önemli bir nokta var: geri çekilen her makale bilimsel suistimal sebebiyle geri çekilmez. Bazen araştırmacılar, istemeden, veri toplama sürecinde ya da analizinde hata yapabilirler. Eğer bir makalenin sonuçlarının güvenilir olmadığına dair yeterli kanıt varsa (sebebi bu tip bir hata da olsa) bu makale geri çekilir.

Okuyucuların bir makalenin geri çekildiğinin farkında olması çok önemlidir. Bu sayede, okuyucular geri çekilmiş makalelerin bulgularına atıf yapmaya devam etmezler. Bu duyuruları yapmak amacıyla kurulmuş Retraction Watch isimli bir blog olduğundan da bahsedelim (Oransky, 2010). Bu blogda geri çekilen makalelerin duyurularının yanında, ilgili konularda yazılar ve röportajlar da bulunuyor. Yayımladıkları bir listede de görebileceğimiz gibi (Retraction Watch, t.y.) psikoloji alanında Tilburg Üniversitesi eski sosyal psikoloji profesörü Diederik Stapel’in geri çekilmiş 58 makalesi bulunuyor. Bu isim bilimsel suistimal denildiğinde akla gelen ilk örneklerden biri. Çalışmalarının, özellikle veriye yaklaşımının ve verilerinin fazla iyi oluşunun şüphe çekmesiyle başlatılan soruşturma sonucunda, Stapel’in uzun yıllar boyunca verilerini uydurduğu ve manipüle ettiği saptandı (Levelt, 2011). Bu vaka, bu tip uygulamaların bilim dünyasına ve diğer araştırmacılara ne gibi zararlar verebileceğinin güzel bir örneği. Stapel, bu ihlaller sonucu yazılmış makalelerin eş-yazarlarının durumdan haberdar olmadıklarını belirtse de bu araştırmacıların da pek çok makalesi Stapel ile birlikte geri çekilmiş oldu (Levelt, 2011). Hatta, Stapel’in kariyerlerinin başında olan doktora öğrencileri de tezlerinde kullandıkları verinin gerçek olmaması sebebiyle ciddi zararlar gördü (Levelt, 2011). Çünkü Stapel veriyi toplaması gereken öğrencilere toplatmamış ve kendisi uydurmuştu (Verfaellie, & McGwin, 2011). Öğrenciler verileri görmek istediklerinde ise verilerin silinmiş olması gibi çeşitli bahanelerle karşılaşmışlardı (Verfaellie & McGwin, 2011). Bu olaydan sonra bilimsel suistimal konusu iyice önemli hale geldi ve araştırmaların güvenilirliğini arttırmak için daha çok önlem alınması gerektiği ortaya çıktı.

Peki yazarlar neden itibarlarını tehlikeye atabilecek etik olmayan bu uygulamalara yöneliyor? Tabii ki farklı vakalar için farklı sebepler bulunabilir fakat en yaygın sebepler bir yayın çıkarma baskısı (publish or perish) (Fanelli, 2017), doğru uygulamalar ile ilgili yeterli eğitime sahip olmamak ve hipotezlerinin doğruluğuna fazla inanmak olarak düşünülebilir. Bazen kimi yazarlar hipotezlerinden çok emin olduklarında veri toplamayı ve araştırmanın diğer bütün işlerini yapmayı gereksiz bulabiliyorlar. Bu da veriyi uydurmak ya da toplanan veriden istenen sonuçlar elde edilemediğinde onları değiştirmek gibi kabul edilemeyecek etik dışı yaklaşımlara sebep olabiliyor.

Fanelli (2009) bilimsel suistimal ve sakıncalı araştırma uygulamalarının ne kadar yaygın olduğuna dair yaptığı bir meta-analiz çalışmasında, araştırmacıların yaklaşık % 2’sinin veri uydurduğunu ya da verileri çarpıttığını kabul ettiğini gösterdi. Sakıncalı araştırma uygulamaları konusunda ise araştırmacıların üçte biri bu uygulamaları gerçekleştirdiklerini kabul etti (Fanelli, 2009). Bilimsel suistimal konusundaki sorular araştırmacılara doğrudan sorulduğunda (self-report), anketler e-posta yerine elden verildiğinde ve sorular “veri uydurma”, “çarpıtma” gibi sözleri içerdiğinde araştırmacıların bunları kabul etme oranının düştüğü gözlemlendi (Fanelli, 2009). Fanelli’nin de belirttiği gibi (2009) bu gibi sınırlamalardan dolayı bu uygulamalar gerçekte olduğundan daha nadirmiş gibi görülüyor olabilir, bunu da eklemekte fayda var.

Özetleyecek olursak, bu yazıda bilimsel suistimal ve yayın etiğinden, bu kapsama hangi uygulamaların girip hangilerinin girmediğinden bahsettik. Psikolojideki önemli bir suistimal vakasından örnekler vererek bu uygulamaların bilim dünyası ve araştırmacılar açısından sonuçlarını, muhtemel sebeplerini, yaygınlığını ve makalelerin geri çekilmesini konuştuk.

Kaynakça

ALLEA. (2017). The European Code of Conduct for Research Integrity Revised Edition. https://ec.europa.eu/research/participants/data/ref/h2020/other/hi/h2020-ethics_code of-conduct_en.pdf

American Psychological Association. (2008). Research misconduct. https://www.apa.org/research/responsible/misconduct/#:~:text=Research%20miscon uct%20occurs%20when%20a,ideas%20within%20a%20research%20report.&text= histleblowers%2C%20or%20those%20reporting%20the,%2C%20ostracism%2C%20 awsuits%20or%20termination.

Committee on Publication Ethics (COPE). (2003). How to handle authorship disputes: a guide for new researchers. Available at: publicationethics.org/files/2003pdf12.pdf.

COPE. (t.y.). Retraction Guidelines. https://publicationethics.org/retraction-guidelines

Elsevier. (2017). Ethics in Research and Publication. https://www.elsevier.com/__data/assets/pdf_file/0008/653885/Ethics-in-research-and publication-brochure.pdf

Fanelli, D. (2009). How Many Scientists Fabricate and Falsify Research? A Systematic Review and Meta-Analysis of Survey Data. PLoS ONE 4(5): e5738. doi:10.1371/journal.pone.0005738

Fanelli, D. (2017, April 14). Why do researchers commit misconduct? A new preprint offers some clues. (Oransky, I, Interviewer). Retraction Watch. https://retractionwatch.com/2017/04/14/researchers-commit-misconduct-new-preprint offers-clues/

International Committee of Medical Journal Editors (ICMJE). (t. y.). Defining the role of authors and contributors. http://www.icmje.org/recommendations/browse/roles-and responsibilities/defining-the-role-of-authors-and-contributors.html

Levelt, W. J. M. (2011). Interim report regarding the breach of scientific integrity committed by Prof. DA Stapel. Tilburg University, 1-21.

Luther, F. (2008). Publication ethics and scientific misconduct: the role of authors. Journal of Orthodontics, 35:1, 1-4, DOI: 10.1179/146531207225022347

Nylenna, M., & Simonsen, S. (2006). Scientific misconduct: a new approach to prevention. The Lancet367(9526), 1882-1884.

Oransky, I. (2010). Why write a blog about retractions? Retraction Watch. http://retractionwatch.com/2010/08/03/why-write-a-blog-about-retractions/

ORI (Off. Res. Integr.). (2011). Definition of Research Misconduct. Rockville, MD: US Dep. Health Human Serv. http://ori.hhs.gov/definition-misconduct

Retraction Watch. (n.d.). The Retraction Watch Leaderboard. http://retractionwatch.com/the retraction-watch-leaderboard/

Verfaellie, M., & McGwin, J. (2011). The case of Diederik Stapel. American Psychological Association. https://www.apa.org/science/about/psa/2011/12/diederik-stapel