Açık Bilim.Türkiye

Dil Araştırmalarında Açık Bilim Üzerine Kısa Bir Not ve Lisansüstü Bir Ders Modülüne Dair Bazı Gözlemler

Bu yazının İngilizcesine Berkeley Initiative for Transparency in the Social Sciences (BITTS) Blog’dan ulaşabilirsiniz.

Devamını oku...

Bir Fikir Yazısı: Tekrarlama Krizi, Sakıncalı Pratikler ve Akademik Sahtekârlık: Sanık Koltuğunda Kimler Var

Birçok psikolojiye giriş kitabında modern psikolojinin 1879 yılında Alman bilim insanı Wilhelm Wundt’un bir psikoloji laboratuvarı kurmasıyla başladığı bilgisi bulunmaktadır. Bugün insan davranışlarını ve zihinsel süreçlerini anlama konusunda geldiğimiz nokta düşünüldüğünde, 142 yıl öncesine göre hem insana hem de diğer hayvanlara ilişkin pek çok şey keşfedilmiştir. Ancak son yıllarda ortaya çıkan tekrarlama krizi alanın kapalı kapılar arkasında kalan ve görmezden gelinen büyük sorunlarının olduğunu ve belki de bilimsel anlamda kaydettiğimizi düşündüğümüz ilerlemeyi sorgulamamız gerektiğini göstermiştir. Psikoloji bilimindeki yaygın araştırma “kültürü,” başarısızlıkla sonuçlanan geniş ölçekli tekrarlama çalışmaları sayesinde bugün sıklıkla “sakıncalı araştırma pratikleri (questionable research practices)” olarak nitelendirilse de hala “normal” olarak kabul edilebilen ve aslında “geleneksel anlamda bilim” yapmakla bağdaşmayan uygulamalar içermektedir. Daha da önemlisi, çeşitli diğer disiplinlerde (bkz. The Office of Research Integrity, t. y.-a; Retraction Watch, t.y.) olduğu gibi psikoloji literatüründe de bu araştırma yapma kültürünün en uç noktadaki sonuçlarından birisi olarak sahte/uydurulmuş verilerle yayımlanan çalışmalar tespit edilebilmektedir.

Devamını oku...

Akademik Yazarlık: Katkı Rolleri Taksonomisi

Akademik yazarlık yazı dizimizdeki önceki yazılarda geleneksel akademik yazarlık sisteminin ve bu sistemin beraberinde getirdiği sorunların üzerinde durduk. Bu yazılarda bahsettiğimiz yazarlık çatışmaları göz önünde bulundurulduğunda, açık bilim girişiminin, bilimde şeffaflık konusunun altını neden bu kadar çizdiğini anlamak daha da kolaylaşıyor. Akademik çalışmalarda açık bilim pratiklerine (örn., daha şeffaf ya da yeniden üretilebilir olma vb.) yönelimin başlamasıyla birlikte, her konudaki sorunlara olduğu gibi akademik yazarlık konusundaki sıkıntılara yönelik de çözümler geliştirilmeye başlandı. Bu yazıda ise sizlere, bu doğrultuda geliştirilen Katkı Rolleri Taksonomisini (Contributor Roles Taxonomy, CRediT) tanıtacağız.

Devamını oku...

Akademik Yazarlık: Yazarlık Çatışmaları

Yazar listesinde çalışmada yer alan araştırmacıların bulunmaması ya da çalışmada yer almayan araştırmacılara yer verilmesinden oluşan durumların toplamının yazarlık çatışmaları (authorship disputes) olarak geçtiğinden akademik yazarlık yazı dizimizin bir önceki yazısında bahsetmiştik. Peki makalede kimin isminin yer aldığı veya yer almadığı neden önem taşıyor? İlk olarak, yazarlık çatışmaları kritik bir yayın etiği ihlali olarak kabul edilir (bu konuda daha detaylı bilgi için Berfin Acar’ın Yayın Etiği ve Bilimsel Suistimal” isimli yazısına göz atabilirsiniz). Etiksel sorunları bir kenara bıraktığımızda dahi, bu uygulamaların sebep olduğu pek çok sakıncalı durum bulunuyor. Yazarlık sıralaması ve yayın sayısının hibe başvuruları, akademik pozisyonları elde etme ve o pozisyonlarda yükselmedeki öneminden daha önceki yazımızda bahsetmiştik. Bunlara ek olarak, araştırmacılar daha fazla makalede yazar olarak bulunduklarında akademik tanınırlıkları artıyor, dergi editörleri bu araştırmacıları hakem olarak görevlendirmeye başlıyor ve bazı durumlarda yetkin olmayan kişilerin bilimde etkileri artmış oluyor (Gasparyan, Ayvazyan, & Kitas, 2012). Bütün bunlar da sonuç olarak bilimsel kalitenin düşmesine sebep oluyor.

Devamını oku...

Akademik Yazarlık: Yazar Sıralamasının Önemi

Akademik yazarlık yazı dizimizin ilk bölümünde akademik yazarlığın ne olduğundan ve kimlerin yazar olabileceğinden bahsetmiştik. İkinci bölümünde ise yayınlardaki yazar sırasının önemini ve buna ilişkin sorunları konuşacağız.

Devamını oku...

Akademik Yazarlık: Akademik Yazarlık Nedir?

Bir makalenin yazarı olarak yer almak yapılan çalışmadan sorumlu olmak ve çalışmaya hakim olmak olarak tanımlanabilir (Huth, 1986). Geleneksel olarak ise bir makalenin basıma hazır metninin yazım ve/veya düzenleme aşamasında katkıda bulunmuş olmak gerekliliği olarak tanımlanır. Araştırmaların tek bir kişi tarafından planlandığı, uygulandığı ve yazıya geçirilerek bilime katkı sağlama aşamasına geldiği erken modern zamanlar için bu tanımlama her ne kadar uygun olsa da modern bilim için artık geçerli değil. Modern akademik yapılanmada araştırmalar genellikle tek bir kişi ya da birkaç kişinin oluşturduğu küçük gruplar tarafından değil, çok daha fazla araştırmacının katkılarını içeren laboratuvarlar, hatta çok disiplinli çalışmalar özelinde birden fazla laboratuvardaki araştırmacılar tarafından yapılıyor. Durum böyle iken esas önemli olan makaledeki kelimeleri kimin bir araya getirdiği değil, bir bütün olarak araştırma sürecine kimin ne kadar katkıda bulunduğu oluyor.

Devamını oku...

Çekmecede Kalan Çalışmalar Sorunu

“Dergilerin sıfır sonuç bulan çalışmaları yayımlanmak üzere kabul etmemesi (herhangi bir değerlendirmeye almadan reddetme, desk rejection), bu çalışmaların hakem değerlendirme sürecinde kayda değer bir sonuç ortaya koymadığı gerekçesiyle reddedilmesi ya da yazarın tüm bunlardan çekinerek çalışmasını yayına dönüştürmemeye karar vermesi bir çalışmanın çekmecede kalmasına neden olabilmektedir (Franco vd., 2014).”

Devamını oku...

Yayın Etiği ve Bilimsel Suistimal

Bu yazıda özellikle son yıllarda oldukça sık duymaya başladığımız ve bilim insanlarına, bahsi geçen alana, söz konusu çalışmanın bulgularının etkileyebileceği insanlara ciddi zararlar verebilecek bir konuyu tartışacağız. Bilimsel bir çalışmayla karşılaştığımız ve bunu dikkate aldığımızda, çalışmanın belli ilkelere bağlı olarak yürütüldüğünü ve bulgularının güvenilir olduğunu varsaymak isteriz. Fakat bilimsel bir çalışmayı planlarken, yürütürken ya da yayın sürecinde tercih edilen kimi uygulamalar söz konusu çalışmanın ve hatta alanın güvenilirliğini, yazarlarının kariyer ve itibarlarını tehlikeye atabiliyor. Aynı zamanda bu araştırma için ayrılan kaynaklar da boşa harcanmış oluyor (ALLEA, 2017). Üstelik, gerçek olmayan bulguları baz alarak farklı çalışmalar yapan araştırmacıların da zamanları ve kaynakları boşa gittiği gibi, alandaki literatür de yanlış bilgilerle doluyor. Bilimsel suistimal, yanlış ya da çarpıtılmış bulguların etkilediği insanlara da zarar verebiliyor. Peki, nedir bu bilimsel suistimal?

Devamını oku...

Many Labs 1

Tekrar çalışmaları, bilimin doğru şekilde ilerlemesi için büyük bir öneme sahiptir, fakat literatürde pek fazla yer almazlar. Yeni çalışmalar yapmak her zaman için ilgi çekici ve hatta gereklidir. Ancak, yapılmış çalışmaların tekrar edilebilirliğine gereken önemi vermek, literatürde yanlış çalışmaların uzun bir süre hayatta kalmasını ve üzerlerine yeni çalışmalar inşa edilmesini önlemede yardımcı olacaktır. Many Labs serisinin amacı da bilinen çalışmalara geniş örneklemlerle, farklı ülkelerde ve farklı laboratuvarlarda tekrar çalışmaları yaparak bu çalışmaların tekrarlanabilirliğini test etmektir. Biz de şu an ilk yazısını okuduğunuz bu yazı serisinde sizlerle Many Labs deneylerinin bulgularını kısaca paylaşacağız. Bu yazı serisinde göreceğiniz tekrarlanabilmiş herhangi bir çalışma, bahsedilen etkinin “kanıtlandığını” bize hiçbir zaman gösteremez. Sadece farklı laboratuvarlarda, farklı araştırmacıların, geniş bir örneklemle bu sonuçları tekrarlayabildiğini ve öne sürülen hipotezin biraz daha güçlendiğini gösterir.

Devamını oku...

Bilimin Ayıplama Kültürünü Değiştirme Çağrısı [Çev.]

Medyanın yeni biçimleri, camiamız içerisindeki araştırmalara tepki göstermemizi ve yorum yapmamızı gitgide kolaylaştırıyor. Her ne kadar serbestçe yapılan yorumlar ve eleştiriler genellikle bir tartışmanın veya araştırmanın gelişimini iyi yönde etkilese de bu yorum ve eleştiriler aynı zamanda süreci rayından çıkarabilir, hatta belki de tehdit edebilir. Yeni medyanın yalnızca bilimimiz üzerinde değil, bilim insanlarımızın da üzerindeki etkisi hakkında düşüncelerini dile getirmesi adına misafir köşe yazarı, eski APS (Psikolojik Bilimler Derneği / Association for Psychological Science) başkanı Susan Fiske’i davet ettim. En önemlisi, Fiske’in köşe yazısı hiçbir şekilde açık bilime bir saldırı niyeti taşımamakta, bu yazı daha ziyade psikoloji araştırmacılarının sosyal medyayı yıkıcı şekillerde kullanmaktan muaf olmadıklarını gösteren yerinde bir hatırlatmadır.

Devamını oku...